Nietzsche’nin
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine…
2013/21
29
Araştırma
Makalesi Research Article Doç. Dr. Metin BECERMEN Uludağ Üniversitesi,
Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bursa-Türkiye.
Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun?
Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine Bir İnceleme Özet Bu yazıda, Nietzsche’nin
“Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” sözü üzerinde durularak, felsefe
metinlerini çevirmenin önemi dile getirilecektir. Bu yapılırken Nietzsche’ye
dair bazı yanlış anlamalar da ele alınıp değerlendirilecek ve bu şekilde
Nietzsche’nin sözünün değeri ve önemi ortaya konacaktır. Anahtar Kelimeler
Kadın, Kırbaç, Yaşlı Kadın, Zerdüşt. Kaygı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi Felsefe Dergisi Uludağ University Faculty of Arts and Sciences
Journal of Philosophy Sayı 21 / Issue 21 | Güz 2013 / Fall 2013 ISSN: 1303-4251
Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine… 30
2013/21 Felsefe tarihinin aykırı isimlerinden olan Nietzsche, farklı
düşünceleri ve felsefesi ile yirminci yüzyıl düşünsel yaşamına en çok etkide
bulunmuş filozoftur. Kuşkusuz yirminci yüzyıl düşüncesine etki eden başka
düşünür, sanatçı ve filozoflar da olmuştur; ancak Nietzsche’nin yerinin
başkalığı konusunda hemen hemen bütün “otoriteler” hemfikirdir. Nietzsche bir
yandan birçok akım, düşünür ve felsefeci üzerinde etkide bulunurken, diğer
yandan da düşünceleri bazı siyasal partiler, ideolojiler, feminist çevreler ve
ırkçı yapılanmalar tarafından çarpıtılıp bağlamından koparılarak farklı amaçlar
için kullanılmıştır. Naziler Nietzsche’yi kendi ideolojik art alanlarına
yerleştirirken, onun bambaşka bir bağlamda söylediği sözlerin bir kısmını alıp
yontarak onu nazizmin fikir babaları arasında görmüşlerdir. Bazı feminist
çevreler de Nietzsche’yi kadın düşmanı ilan etmişlerdir. Psikolojik
değerlendirmeler bağlamında onu hasta ve zayıf kişilikli/karakterli biri olarak
resmetmiş olanlar da olmuştur. Oysaki Nietzsche’nin ironisini anlamayan bu “sığ
çevreler” onun dehasının oldukça gerisinde, bağnaz bir perspektifte
kalmışlardır. Kendi tapınaklarında rahat edebilmek için sarıldıkları
öğretilerine/dogmalarına zarar gelmesin diye Nietzsche yapısının temeliyle
oynamaya kalkmışlardır. İstedikleri gibi bir Nietzsche çıkaramayınca da yapıyı
görmezden gelmişlerdir. Oysa Nietzsche koskoca heybetiyle orada, tam da
gözlerimizin önünde durmakta ve bize seslenmektedir: “Eğer bir tapınak
kurulacaksa bir tapınak yıkılmalıdır: Yasadır bu- Tersini gösterecek varsa beri
gelsin!.. Her defasında, ne kadar çok hakikat yanlış anlaşılmalı, karalanmalı,
ne kadar çok yalan kutsallaştırılıp, ne kadar çok vicdan bozulmalı ne kadar çok
‘Tanrı’ kurban edilmeliydi” (Nietzsche 2001: 93). Kendi değerlendirmelerinden
başkasına tahammülü olmayanlar kendi tapınaklarına, tapınaklarının öğretilerine
istedikleri kadar sarılsınlar, Nietzsche fırtınası onları yerlerinden
etmektedir/edecektir. Sadece kendi hakikatlerini varkılmaya çalışanlar
bilmelidirler ki, hayatta başka bakış açıları, başka hakikatler, yani başka
perspektifler de vardır. Bunu görmezden gelenler, başka değerlendirmelerin dile
getirdiklerine kulaklarını istedikleri kadar tıkasınlar, gözlerini istedikleri
kadar kapatsınlar bu apaçık ortadadır. Bu bağlamda, Nietzsche, perspektifli
hakikat düşüncesiyle birçok farklı bakışın olduğunun altını çizer. “Onun yapmak
istediği, daha çok, varolana, dünyaya, hayata, ilişkin farklı bakış açılarının
olabileceğini ve bu bakış açılarının da realitenin, olan-bitenin kendisini
doğru bir şekilde yansıtması gerektiğini; yani realiteye, olanbitene ilişkin
yanlış yorumlar olabildiği kadar doğru/sağlam yorumların da olabileceğini
göstermektir. Bu bağlamda perspektifli bilgi ya da perspektifli hakikat de,
realitenin, olan-bitenin kendisinin bağlantısal bir yorumunu yapmak; realiteyi,
olan-biteni bağlantısal bir şekilde kavramak demektir. Ancak bu kavrayışın
kendisi de belli bir perspektiften yapılır” (Becermen 2010: 368). Nietzsche’nin
dağlardan, sisler arasından gelen sesi kulaklarımızı ve gözlerimizi açmamızı
sağlayacaktır. Yeter ki bu sesi dinleyelim, yeter ki bu sese kulak verelim,
yeter ki bu sese uygun bir dile getirişte bulunalım. Nietzsche söz konusu
olduğunda söyleyecek söz çok elbette. Ancak bu yazıda Nietzsche’ye dair bir
yanlış anlamadan söz edilmeye, daha doğrusu, bir yanlış anlama gözler önüne serilmeye
çalışılacaktır. Bu nedenle onun üzerinde çok konuşulan bir sözünden hareket
edilecek ve yapılan yanlış anlamalar ortaya konacaktır. Bu yapılırken
Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine… 2013/21
31 bir metnin ve hatta bir cümlenin çevrilmesinin ne kadar önemli olduğu da
ortaya konacaktır. Nietzsche’nin Böyle Buyurdu Zerdüşt kitabının “Yaşlı ve Genç
Kadınlar Üzerine” bölümünün son cümlesi “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı
unutma!”1 şeklindedir. Bu cümlenin Almancası “Du gehst zu Frauen? Vergiβ die
Peitsche nicht!”dir (Nietzsche 2005: 639). Ancak bu cümledeki kırbaç kısmındaki
artikel ihmal edilip kırbacı değil de kırbacını şeklinde çevrildiğinde hem
cümlenin hem de metnin anlamı değişmektedir. Çoğunlukla da böyle yapılmaktadır.
Oysa Almanca metinde tüm vurgu zaten kırbacadır. Almanca metinde geçen die
Peitsche, deine Peitsche gibi düşünülerek Türkçeye çevrilmektedir. Bu da
Nietzsche’ye dair bazı çevrelerde varolan önyargıyı beslemektedir. Oysa
Nietzsche doğru okunduğunda, kendisinin kadın konusundaki iğneleyici tutumunun,
kesinlikle kadınları küçümseyici, aşağılayıcı, ayrımcı bir ifade ve tavır
içermediği görülür. Kırbacını diye çevrildiğinde cümle, “Du gehst zu Frauen?
Vergiβ deine Peitsche nicht!” olur. Bu ise erkeğin kadınlar üzerinde “şiddete
varan” bir eylemle egemenlik kurmasına gönderme yapar. Eğer kırbacını derken
kadınlar kast edilseydi, o zaman kırbacını değil kırbaçlarını ya da onların
kırbaçlarını diye çevirmek uygun olurdu. Ancak ilgili metin baştan okunduğunda
Yaşlı Kadın’ın neden böyle bir cümleyi/sözü dillendirdiği anlaşılmaktadır. Yani
bu cümle yaşlı kadının söylediklerini anlamlı kılmaktadır. Şimdi metni başından
itibaren takip edelim ve cümlenin söylediklerimiz bağlamında neden bu şekilde
dile getirildiğini görelim. Metin, birinin Zerdüşt’e üstlüğünün/elbisesinin
altında özenle sakladığının ne olduğunu sormasıyla başlar. Bu, Zerdüşt’e
armağan edilmiş bir hazine midir? Yeni doğmuş bir çocuk mu? Yoksa, çalıntı bir
şey mi? Zerdüşt, bunun kendisine armağan edilmiş bir hazine, bir küçük hakikat
olduğunu söyler. Sonra bunun bir çocuk gibi yaramaz olduğunu, ağzını
kapamadığında cıyak cıyak bağıracağını belirtir. Burada sözü edilen cıyak cıyak
bağırmasından endişe edilen çocuk veya hakikat metnin sonunda karşımıza çıkacak
ve vurucu bir ifadeyle bize çok şeyler söyleyecektir. Zerdüşt, daha sonra, o
gün yolda yürürken günbatımında karşısına yaşlı bir kadının çıktığını ve ona
kadınlara dair çok şey söylediğini ama aslında kadınlar üzerine hiçbir şey
söylemediğini dediğini aktarır. Zerdüşt ise Yaşlı Kadın’a kadınlar üzerine
ancak erkeklerle konuşulacağını söylemiştir. Bunun üzerine Yaşlı Kadın
Zerdüşt’ün kadınlar üzerine konuşması konusunda ısrar etmiş ve o da kadını
kırmayıp kadınlar hakkında konuşmuştur. 1 Sadece Mustafa Tüzel’in doğru bir
çevirisine rastladığım Nietzsche’nin bu sözü ve ilgili metin için Türkçedeki şu
çevirilerden faydalanılmıştır: Böyle Buyurdu Zerdüşt, çev. A. Turan Oflazoğlu,
Cem Yayınevi, İstanbul: 1991; İşte Böyle Dedi Zerdüşt, çev. Ahmet Cemal, Kabalcı
Yayınevi, İstanbul: 2007; Böyle Dedi Zerdüşt, çev. Gülperi Sert, Doğu Batı
Yayınları, Ankara: 2012; Böyle Söyledi Zerdüşt, çev. Mustafa Tüzel, İthaki
Yayınları, İstanbul: 2006; Zerdüşt Böyle Diyordu çev. Osman Derinsu Varlık
Yayınları, İstanbul: 2013. Öte yandan İngilizceye yapılan çeviri ile Almanca
metin için ise şu kitaplardan faydalanılmıştır: Thus Spoke Zarathustra,
translated by Adrian Del Caro, Edited by Adrian Del Caro and Robert Pippin,
Cambridge University Press, Cambridge: 2006; Gesammelte Werke, Gondorm Verlag
GmbH: Bindlach 2005. Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!”
Sözü Üzerine… 32 2013/21 Zerdüşt, önce, kadında her şeyin bir bilmece olduğunu
ve ondaki her şeyin tek çözüm yolunun gebelik olduğunu dile getirir. Erkek, amaç
olan çocuk için, bir araçtır. Kadın ise, erkek için tehlike ve oyun isteyen bir
oyuncaktır. Erkek savaş için, kadın ise savaşçı olan erkeği dinlendirmek için
eğitilmelidir. Ona göre, gerisi ancak delilik olur. Savaşçı olan erkek tatlı
yemiş sevmez, acı yemiş olarak kadını sever. Sonra, kadının çocukları erkekten
daha iyi anladığını belirten Zerdüşt, erkeğin kadından daha çocuk olduğunu
ifade eder. Erkeğin içinde bir çocuk gizli olduğundan oynamak istemektedir.
Kadınlar da erkekteki çocuğu bulmalıdır. Bu noktada Zerdüşt, kadının henüz
gelmemiş bir dünyanın erdemleriyle ışıldayan, el değmemiş güzel bir değerli taş
gibi oyuncak olmasının sorun olmayacağını belirtir. Kadınların sevgisinde bir
yıldız parlasın ve umutları “üstinsanı doğurmayı istemek” ve sevgilerinde
yiğitlik olsun, şeref olsun diyen, bunun dışında kadının şereften anlamadığını
belirten Zerdüşt, daha sonra kadınların şerefinin sevildiklerinde hep daha çok
sevmek olması gerektiğini söyler. Ancak, kadın sevince her şeyi gözden
çıkardığı ve değersiz gördüğü için erkek seven kadından, ama aynı zamanda
nefret eden kadından da korkmalıdır. Çünkü erkek gönlünün derinliğinde kötü
iken, kadın bayağıdır/basittir Zerdüşt’e göre. Kadının en çok kimden nefret
ettiğini soran Zerdüşt, üzerinde önemle durulması gereken şu cümleyi dile
getirir: “Demir şöyle demiş mıknatısa: En çok senden nefret ediyorum, çektiğin,
ama kendine doğru sürükleyecek gücün olmadığı için.” Kadını demir olarak
düşünürsek, sadece (kendine) çeken erkekten nefret ettiğini ama kendine
sürükleyen erkeği yeğlediğini söyleyebiliriz. Yani mıknatıs gibi çeken,
tahakküm kuran, kendine mal eden erkekten ziyade etkileyici olan, kendi
derinliğine doğru sürükleyen, gönlünü açan erkeği yeğler kadın. Zerdüşt’e göre
erkek mutluluğunun “istiyorum”da, kadın ise mutluluğunun “o istiyor”da olduğunu
düşünmektedir. Söz dinleyen kadın dünyanın hiçbir şeyinin eksik olmadığını
düşünür. Zerdüşt kadınların söz dinlemesi ve yüreğine bir derinlik bulması
gerektiğini belirtir. Kadının gönlü yüzeydir; sığ sular üzerinde hareketli,
fırtınalı ince bir zardır. Erkeğin gönlü ise, derindir ve ırmağı yer altı
mağaralarında gürülder. Zerdüşt, böylece, kadının erkekteki bu gücü
sezebileceğini ama kavrayamayacağını iddia eder. Bu noktada Yaşlı Kadın söze karışır
ve Zerdüşt’ün genç olanlar için birçok güzel şey söylediğini belirtir. Ancak
tuhaftır ki, Zerdüşt onları pek tanımamasına karşın kadınlar için
söylediklerinde haklıdır. Yaşlı Kadın bunun böyle olmasının kadınlarda olmaz
diye bir şeyin olmamasından mı acaba diye sorar. Yani Yaşlı Kadın, aslında,
Zerdüşt’ün kadınlara yönelik söylediklerinin, kadınlarda hesaba gelmeyen bir
özellik olmasından dolayı, yerinde olduğunu mu söylemek istemektedir? Doğrusu,
bunu söyleyebilmemize, bu değerlendirmeyi yapabilmemize imkan vermektedir bu
cümle. Buna kadının erkek gibi talep ve istemleri olmadığını da eklemek
gerekmektedir. Daha sonra kendisinin öğüt niteliğinde bir hakikat verecek yaşta
olduğunu belirten Yaşlı Kadın Zerdüşt’e teşekkür yerine küçük bir hakikat
verir. İyice sarıp ağzını kapaması konusunda da Zerdüşt’ü uyarır. Yoksa cıyak
cıyak bağıracaktır bu küçük hakikat. Zerdüşt’ün, bu hakikati vermesi konusunda
Yaşlı Kadın’a ısrar etmesi üzerine, kadın şöyle der: “Kadınlara mı gidiyorsun?
Kırbacı unutma!” Metnin akışı içerisinde Zerdüşt’ün kadına dair söylediklerini
takip ettiğimizde bu son cümle çok daha anlamlı olmaktadır. Çünkü kırbacı
elinde tutan, kırbaca sahip olan, Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun?
Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine… 2013/21 33 sanıldığının ve yorumlandığının –
Türkçedeki çevirilerin etkisiyle bizdeki okurların, özellikle akademik
çevrelerdekilerin sandığının- aksine, erkek değil kadındır. Yani Yaşlı Kadın
Zerdüşt’ün kadınlara dair söylediklerinin bu hakikatin üzerini örttüğünü ve
görünür kılmaktan uzaklaştırdığını belirtir. Peki kırbaç neyi ifade eder? Her
şeyden önce kadının erkeği yönetme arzusunu! Yani gücün arkasındaki hakiki güç
olmayı… “İstiyorum”a karşı “o istiyor” da burada anlam bulur. Erkeğin
“istiyorum”unu “isteyen”, ona yön veren, yönlendiren olmayı, ister kadın. Bunu
da “o istiyor” diyerek, erkeği harekete geçirerek, istekli kılarak,
yüreklendirerek yapar. Kadın erkeği hem harekete geçirmek hem de uysal kılmak
için kırbacı kullanır. Lou Salome ile Nietzsche ve yakın arkadaşı Paul Ree’nin
fotoğrafı bu söylediklerimizi açmamıza yardımcı olacaktır. Fotoğrafta Nietzsche
ve arkadaşı arabaya koşulmuş gibi durmaktadırlar, Lou Salome ise arabanın
üstünde ve kırbaç elinde durmaktadır. Arabayı “sürükleten”, hedefe yönelten,
bir amaç doğrultusunda hareket ettiren kadın, kadının komutlarıyla hareket
eden, kendini kadına –bu durumda- “teslim eden”, bir amaca doğru yönelen ise
erkektir. Yaşlı Kadın’ın söyledikleri burada farklı bir bağlama oturmakta ve
Zerdüşt’ün kadınlara dair söyledikleriyle bir bütünlük oluşturmaktadır. Kırbaç,
kadınları hafife almamak gerektiğini, onları tam anladım derken şaşırtıcı
olabileceklerini ve kolay kolay ele geçirilemeyeceklerini, bir bilmece
olduklarını ve ancak kendileri istediklerinde bağlanabileceklerini ifade eden
bir metafordur aynı zamanda. Kadınları anlamaya çalışırken içlerindeki yönetme
arzusunu, güç istemini, gücü kendine çekme istemini de unutmamak gerekmektedir.
Kadınlara dair bu söylenenlere bir de Lou Salome ile olan “çok işlenmiş”
ilişkisi de eklenince ve bu bağlamdaki psikolojik değerlendirmelerin haddi
hesabı olmayınca Nietzsche’nin zayıf karakterli ve kadın düşmanı olarak
resmedilmesi de mümkün olmaktadır. Ancak Nietzsche, burada, kadınlar konusunda
daha hassas ve derin bir araştırmanın, daha fazla düşünerek bir değerlendirme
yapmanın doğru olacağını ima Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı
unutma!” Sözü Üzerine… 34 2013/21 etmektedir. Nietzsche’nin ironisi de burada
kendini göstermektedir. O, ne kadınları aşağılamakta ve buna bağlı olarak bir
ayrımcılığı dillendirmekte, ne erkeği –bir erkek olarak kendini de- basit
görmekte veya yüceltmekte, ne de kadınları erkekten çok zeki olarak
resmetmektedir. Nietzsche sadece olan-bitene bakarak kadınlara dair bir
değerlendirme yapmaktadır. Yani realiteye bakarak konuşmaktadır. Buradan
kadınlara ve genel olarak hayata dair olumsuz değil, olumlu anlamda bir bakış
açısı elde edilebilir. Sonuçta kadınların kendilerine dair bir bakışa sahip
olabilmeleri için kendilerinin realitedeki yerlerine bakmaları gerekmektedir.
Bu nedenle, Nietzsche’nin kadınlara, ama daha da önemlisi insana dair
söylediklerinden çıkaracağımız çok şey vardır. Nietzsche’nin “Kadınlara mı
gidiyorsun? Kırbacı unutma!” Sözü Üzerine… 2013/21 35 Assoc. Prof. Dr. Metin
BECERMEN Uludag University, Faculty of Arts and Sciences, Department of
Philosophy, Bursa-Turkey. metinbecermen@yahoo.com An Inquiry on Nietzsche’s
Saying “You go to Women? Do not Forget the Whip!” Abstract In this paper,
firstly, I would like to insist on Nietzsche’s saying “You go to women? Do not
forget the whip!” Secondly, I will Show the importance and point out the
importance of translation of philosophical texts. At the same time, some
misapprehensions about Nietzsche will be evaluated by dealing with the
translations and so the importance and value of Nietzsche’s saying will be
revealed. Keywords Old Women, The Whip, Woman, Zarathustra. Kaygı Uludağ
Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi Uludağ University Faculty
of Arts and Sciences Journal of Philosophy Sayı 21 / Issue 21 | Güz 2013 / Fall
2013 ISSN: 1303-4251 Nietzsche’nin “Kadınlara mı gidiyorsun? Kırbacı unutma!”
Sözü Üzerine… 36 2013/21 KAYNAKLAR BECERMEN, M. (2010) “Nietzsche’de “Güç
İstemi ve Hakikat İlişkisi Üzerine Bir İnceleme”, U. Ü. Fen-Edebiyat Fakültesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 19/2010(2): 361-370. NIETZSCHE, F. (1991) Böyle
Buyurdu Zerdüşt, çev. A. Turan Oflazoğlu, İstanbul: Cem Yayınevi. NIETZSCHE, F.
(2001) Ahlakın Soykütüğü Üstüne, çev. Ahmet İnam, Yordam Yayınevi. NIETZSCHE,
F. (2005) Gesammelte Werke, Gondorm Verlag GmbH: Bindlach. NIETZSCHE, F. (2006)
Thus Spoke Zarathustra, trans. by Adrian Del Caro, Cambridge: Cambridge
University Press. NIETZSCHE, F. (2006) Böyle Söyledi Zerdüşt, çev. Mustafa
Tüzel, İstanbul: İthaki Yayınları. NIETZSCHE, F. (2007) İşte Böyle Dedi
Zerdüşt, çev. Ahmet Cemal, İstanbul: Kabalcı Yayınevi. NIETZSCHE, F. (2012)
Böyle Dedi Zerdüşt, çev. Gülperi Sert, Ankara: Doğu Batı Yayınları. NIETZSCHE,
F. (2013) Zerdüşt Böyle Diyordu, çev. Osman Derinsu, İstanbul: Varlık Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder