Bağlanma Kuramı
Bağlanma Kuramı, psikolojide bireyin, başka bir kişiden yakınlık bekleme eğilimi ve bu kişi
yanında olduğunda bireyin kendisini güvende hissetmesidir.Bağlanma, genelde çocuk ile yetişkin bir birey -çoğu zaman anne- arasındaki olumlu bağı ifade etmek için kullanılan bir terimdir. Bağlanma kuramı hayvan gözlemleri ve deneyleri sonucunda gelişmiş bir kuramdır. Bağlanma ile ilgili ilk araştırmaları John Bowlby ve arkadaşları yapmışlardır.
Bağlanma kuramı insanların sosyal varlıklar olduklarını, diğer insanları yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayacak araçlar olarak algılamadıklarını kabul eder. Bu yönüyle Nesne İlişkileri Kuramı’na benzemektedir.
Bazı bağlanma kuramcılarına göre, bir kişinin erişkinlikte başka insanlarla kuracağı ilişkinin niteliği ve insanlardan beklentileri, bu kişinin küçüklüğünde annesiyle kuracağı bağlanma ilişkisi ile belirlenir. Anne ve çocuk arasındaki sıcak duygular, özellikle korku ve stres anlarında birbirlerine sağladıkları rahatlık ve destek bağlanmayı oluşturur. Bağlanma iki taraflı bir ilişkidir ve her iki tarafın da birbirinin ihtiyaçlarını karşılaması ile gelişir. Yeni doğan bir bebek beslenmek, temizlenmek, ısınmak, korunmak, kısaca yaşayabilmek için anneye ya da başka bir bakıcıya muhtaçtır. Ancak anneler, babalar ya da çocuğa bakmakla yükümlü diğer yetişkinler çocuğun bakımını sadece bir görev olarak algılamazlar, bundan mutluluk ve tatmin de sağlarlar. Çocukla yaşadıkları etkileşimin sonucunda onunla aralarında hissettikleri bağ giderek güçlenir. Bu bağlanmanın oluşmasında bebeklerin bir takım davranış özellikleri etkili olur. Bebeğin, ana-babasıyla iletişiminde kullandığı ve hayatının ilk dokuz ayında geliştirdiği davranışlarına bağlanma davranışları denir. Emme, sokulma/uzanma, bakış, gülümseme, ağlama bebeğin başlıca bağlanma davranışlarıdır.
Bağlanma
davranışları [değiştir]
Emme [değiştir]
Çocuklar yalnızca süt emmek için
annelerini emmezler, aç olmadıklarında da stresten uzaklaşmak için sürekli
annelerini emmek isterler. Modern toplumlarda bu isteği yerine getirmek mümkün
olmadığından bebekler parmaklarını ya da emziklerini, emilebilecek her türlü
nesneyi emmeye alışırlar.
Sokulma/uzanma
(Temas) [değiştir]
Bütün memeli türlerinde yavruların anneyle
yüz yüze gelmeye ve ona dokunmaya yönelik refleksleri vardır. Örneğin
maymunlar, doğar doğmaz annelerinin üzerine tırmanırlar. İnsan yavruları doğduklarında
kendi kendilerine ayakta duramaz ve yetişkinlerin ellerinde taşınmak
zorundadırlar. Ancak onlar da kaskatı durmak yerine vücutlarını kendilerini
taşımakta olan yetişkine kolaylık sağlayacak bir biçimde gevşek ve
şekillendirebilir bir biçimde tutarlar. Bazı kalıtımsal beyin hasarları
nedeniyle bu özelliği gösteremeyen bebekler, kendilerini ellerinde tutan
yetişkinler tarafından pek sevecen olmayan bebekler olarak tanımlanmışlardır.
Bakış [değiştir]
Çok küçük bebekler bile anne ile göz kontağı
ararlar ve bu arayışa anneden bir karşılık gelmezse ağlayıp huysuzlanarak tepki
gösterirler. Bir araştırmada öncelikle annelerin bebekleriyle yüz yüze
iletişimi gözlenmiş ve şöyle bir iki yönlü etkileşim saptamışlardır: Annelerin
bebeklerine yaklaştıklarında genellikle gülümseyip yumuşak ve yüksek perdeden
seslerle konuşmaya başlarlar, Bebekler buna karşılık olarak gülümseyip el ve
ayaklarını çırparlar. Anneler çocuklarını yumuşak dokunuşlarla sever. Bebekler
de kendilerine has sesler ile yanıt veririler. Gerçekten de bu tarz iki-
taraflı etkileşim olup olmadığını anlamak için araştırmacılar annelerden
bebeklerinin yanında ifadesiz bir yüzle durmalarını istemişler ve bebeklerin
anneye olan tepkilerinde bir farklılık olup olmadığını gözlemişlerdir. Bu
durumda bebekler, önce annelerini her zamanki gibi karşılamış fakat anneden
hiçbir tepki (gülümseme, değişik bir yüz ifadesi) gelmeyince artık anneye
bakmaz olmuşlardır. Arada bir küçük bir gülümsemeyle anneye bakıp onun halen
ifadesiz olan yüzünü görünce başlarını yeniden başka taraflara çevirmişlerdir.
Annelerin çoğunluğu çocuğun iletişim davetine karşılık vermeden durmanın çok zor
olduğunu söylemiş, 3 dakika boyunca bebekleri yanında ifadesiz bir yüzle
durmaya dayanamamışlardır. Dayanabilenler ise 3 dakikanın sonunda bebeklerinden
özür dileyip ‘Ben tekrar eski benim, her şey yollunda, bana yeniden
güvenebilirsin...” gibi sözler sarf etmişlerdir. Bu deney bebeklerin anneye
bakışının ondan bir tepki almaya yönelik bir davranış olduğunu, anne tepki
vermezse çocuğun rahatsız olduğunu ve anneye bakmaktan vazgeçtiğini ortaya
koymuştur.
Gülümseme [değiştir]
Bebek gülümsemesi, insanlar için genellikle
mutluluk vericidir ve pek çok insan bebekleri güldürmeye çalışır. Doğumlarından
itibaren ilk 1 ay içinde bebekler yüksek seslere gülümseyerek karşılı verirler.
Bunu keşfeden yetişkinler, bebeklerle yüksek sesle konuşur. 5 haftalıktan
itibaren sesler değil, görüntüler önem kazanmaya başlar. Bebekler yüzlere,
özellikle de hareket halindeki yüzlere gülümserler. Hareket eden bir maske bile
bebekte gülümseme davranışını doğurur. 3 aylıktan itibaren bebekler aralarında
özel bir bağ kurdukları anne, baba gibi kişiler kendilerine yaklaşırken
gülümsemeye başlarlar ve bunun bağlanma açısından önemi çok büyüktür. Bu
gülümseyişler anne, baba ve çocukla ilgilenen diğer kişiler için büyük birer
ödüldür ve çocukla daha çok zaman geçirme arzusu yaratır.
Ağlama [değiştir]
Çocuklar acıktıklarında, üşüdüklerinde, acı
duyduklarında ağlarlar ve bu ağlama sesi yetişkinleri çok rahatsız eder.
Ağlama, bebeklerin yetişkin ilgisine ve yardımına ihtiyaç duyduklarında
kullandıkları bir sinyaldir. Bir iddiaya göre bebeklerin acıktıklarında,
üşüdüklerinde, acı duyduklarında kullandıkları ağlama sesleri niteliksel
farklılık gösterir. Bir Afrika kabilesinde gözlem yapan bir araştırmacı, bir
bebek acıdan ifade eden ağlama sesini kullanırsa bütün kabile üyelerinin bebeğe
koştuğunu, ama acıkmayı ifade eden ağlama sesini kullanırsa sadece annesinin
ona koştuğunu iddia etmiştir. Sonraki çalışmalar, bebeklerin ağlama seslerini
birbirinden ayıran şeyin niteliksel farklılıklar değil, şiddet farklılığı ve
aniden ya da yavaş yavaş artarak ortaya çıkmasının getirdiği bir fark olduğunu
göstermişlerdir. Eğer çocuk aniden ve şiddetli ağlarsa yetişkinler ağlamanın
acıdan kaynaklandığını düşünürler. Yavaş başlayıp giderek yükselen bir ağlama
sesi ise açlıktan, altını değiştirmek gerekmesinden, uykudan kaynaklanıyor
olarak algılanır.
Yavru maymunların
annelerine bağlanması [değiştir]
1969’da Harlow ve Harlow tarafından yavru maymunlar üzerinde
gerçekleştirilen bir dizi deney, bağlanmanın açlık ve benzeri temel
gereksinimleri karşılamaya yönelik basit bir tepkiden ibaret olmadığını
göstermiştir. Bu deneylerde, doğumdan hemen sonra anne maymun ayrılan yavru maymunlara
her biri gerçek annenin farklı özelliklerinden bir tanesini sunan yapay anne
maymun modelleri sunulmuştur: Yumuşak ve tüylü bir oyuncak maymun (süt verme ve
hareket etme kabiliyeti yok), metal tellerden yapılmış, bir süt şişesi
bağlanmış yapay maymun (süt, yumuşaklık, sıcaklık sunma kabiliyeti yok) ve
hareket edebilen fakat süt ve yumuşaklık-sıcaklık sağlayamayan maymun modeli.
Yavru maymunların sadece besin sağlayan anne maymun modeline değil, hareket ve
yumuşaklık sunan anne maymun modellerine de ilgi gösterip zamanlarını onlarla
geçirdikleri görülmüştür. Besin sağlasa da, pasif olan anne maymun modeli
yavrularda güven hissi uyandırmamış, gerçek anneyi modellemede tek başına
yeterli olamamıştır. Gerçek maymunlarla iletişim kurmadan yetişen yavru maymunlar
anormal davranışlar göstermiştir: Başka maymunlarla ilk karşılaşmalarında
korkmuş ya da saldırganca davranmışlardır. Cinsel davranışlarında da anormallik
görülmüştür. Bütün bunlar, erken yaşlarda anne ile kurulan bağın yavruların
sosyal gelişimi için önemini göstermektedir.
Bağlanmanın
ölçülmesi [değiştir]
Mary
Ainsworth adlı gelişim psikoloğu, bir çocuk ile temel bakıcısı
arasındaki bağlanma ilişkisini gözlemlemek üzere Yabancı
Durum Testi denilen gözlem prosedürünü geliştirmiştir. Bu prosedüre
göre çocuk 11-17 aylık bir çocuk, yirmi dakika boyunca bir oyun odasında gözlemlenir.
Bu arada çocuğun bakıcısı (genelde annesi) ile bir yabancı (araştırmacının bir
yardımcısı) belirli aralıklarla odaya girip çıkarlar. Odada yaşanan durumlara
(yabancının varlığı, annenin yokluğu..vb.) çocuğun verdiği tepkiler videoya
kaydedilir. Oyun odasında çocuğa yaşatılan deneyim şu şekilde gelişir:- Anne
ve çocuk gözlem odasına alınır.
- Anne
ve çocuk odada yalnız bırakılır. Çocuk odayı keşfederken anne ona
katılmaz.
- Yabancı
girer, anneyle selamlaşır, çocuğa yaklaşır.
- İlk
ayrılık: Anne sessizce odadan çıkar, çocuk ve yabancı odada kalır.
- İlk
birleşme: Anne gelip çocuğu rahatlatır, sonra yine çıkar.
- İkinci
ayrılık: Çocuk odada tekbaşınadır.
- İkinci
ayrılığın devamı: Yabancı içeri girer, anne ise halen yoktur.
- İkinci
birleşme: Anne girer, çocukla ilgilenir, yabancı sessizce çıkar.
Mary Ainsworth'in geliştirdiği Yabancı Durum Testi'nin ardindan, 18 aylıktan daha büyük bireylerde bağlanma değerlendrimesi yapmak üzere çeşitli ölçüm araçları geliştirilmiştir.
Bağlanma tarzları [değiştir]
Yabancı Durum Testleri’ndeki davranışlarına
göre çocuklar üç sınıfa ayrılırlar. Çocuğun yabancıya tepkileri, anneye
bağlanma düzeyine göre değişir. Anneye güvenli bağlanan 1 yaşındaki
çocuklar, etrafta bağımsızca dolaşır, ara sıra annelerinin yanına dönerler.
Anne odadan ayrılınca üzülürler, geri gelince sevinirler. İkircikli
bağlanan 1 yaşındaki çocuklar anne içerdeyken bile huzursudurlar. Anne gidince
ağlarlar, gelince anneni yanına koşarlar fakat anneye vurma ve tekmeleme gibi
davranışlar gösterirler. Kaçınmalı bağlanan 1 yaşındaki çocuklar anne
yokken ağlamaz, anne gelince kaçınır ve anneye öfkeli görünürler. Kaçınmalı
bağlanamaya "A tipi bağlanma", güvenli bağlanmaya "B tipi
bağlanma", ikircikli bağlanmaya "C tipi bağlanma" da
denilmektedir.Çocukların 1 yaşında iken ne tür bir bağlanma gösterdikleri, ilerdeki yaşamlarını önemli ölçüde etkiliyor olabilir. Örneğin bir çalışma, 1 yaşında iken güvenli bağlanma geliştirdiği saptanan erkek çocuklarının büyüdüklerinde ikircikli ve kaçınmalı bağlananlara göre daha az sıklıkta psikolojik güçlüklerden şikayetçi olduklarını göstermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder